Kur’an Allah’ın Lafzıdır




Son günlerde sosyal medya üzerinden çeşitli islamî meseleler tartışılmakta. Bunların en aktüeli şu iddiadır:  Kur’an-ı Kerim mâna olarak Allah’a aitdir, lafız olarak da Hz. Muhammed’e.

Bir İlahiyatçı bu iddiayı şöyle sebeplendiriyor:
 “Kur’ân’ın hem lâfız hem mânâ itibarıyla inzal edildiğini kabul etmek, cihad ve kıtal meselesinde kullanılan politik dilin bizzat Allah’a ait olduğunu söylemeyi gerektirir. Vahyin salt mânâ ve mefhum olarak inzal edildiğini kabul etmek ise, söz konusu dilin Hz. Peygamber tarafından formüle edildiğini, dolayısıyla Allah katından genel muhteva ve perspektif olarak aldığı vahyin ışığında konjonktürel gelişmelerle ilgili yol haritasını kendisinin belirlediğini söylemek gerekir, ki, bu ikinci ihtimal daha makul görünmektedir. Aksi takdirde “Allah’ın ahlâkîliği” meselesi gündeme gelir….
Kanaatimce vahiy; tevhid, adalet, meâd gibi temel kavramlar olarak nazil olmuş ve bu genel / mücmel kavramsal içerik Hz. Peygamber’in zihninde detaylı hale gelmiştir. Hz. Peygamber temel inanç ve ahlâk ilkeleri uyarınca toplumu dönüştürme hedefini tutturmak üzere o günkü sosyoloji içerisinde durum bağlamına uygun birtakım tikel stratejiler ve taktikler belirleyip imkânlar elverdiği ölçüde bunları tatbik etmiştir. 
Bu zaviyeden baktığınızda, Kur’an’ın ötekilerle ilişkisinde niçin çok esnek, değişken ve aynı zamanda politik bir dil ve üslûp kullanıldığını anlamak mümkün olabilir. Daha açıkçası, Kur’ân’ın Mekke döneminde Ehl-i kitap, özellikle de Yahudiler hakkında olumlu bir dil kullanmasına rağmen, Tevbe sûresi 29. âyette aynı zümrenin “Allahsızlar” diye nitelendirmesi arasındaki uçurum az çok anlaşılır hale gelir. Kur’an’daki bu keskin üslûp ve tikel hüküm değişikliklerinin tek tek ve lâfzen Allah tarafından belirlendiği kanaatinde değilim. Çünkü Allah’ın bu denli güncel ve politik bir sürecin içinde bizzat müdahil olduğuna kani değilim. Allah’ın bizzat savaşa katıldığı izlenimi veren âyetlerin Hz. Peygamber’in zihnindeki genel ve küllî vahiyden istinbat edilmiş tikel referanslar olduğu kanaatindeyim.”  

Oysa Kur’an-ı Kerîm ilk sayfasından itibaren dikkatli okunulsa Hz. Peygamber’in lafzı olamayacağı, bizzat Allah’ın kelamı ve lafzı olduğu açıkça anlaşılacaktır. Kur’an ve Tefsir hocaların bunları görmemiş olması açıkçası beni hayrete düşürdü.   

Kur’an ilimlerinde (ulumu-l kuran) Kur’an’ın mahiyeti şu şekilde açıklanır:
1. Kur’an Allah (cc.) tarafından Cebrail (as.) aracılığıyla Hz. Muhammed’e (sav.) Arapça olarak indirilmiştir.
2. Tevatür olarak nakledilmiştir.
3.  Okunması ibadetdir (Namazlarda okunur)
4. Fatiha ila başlayıp Nas suresinde son bulmuştur.
5.  İnsanlar benzerini getirmekten acizdir, çünkü kendisi apaçık bir mucizedir

Kur’an Peygamber lafzıdır dediğin vakit üst deki sayılan özellikleri kabul etmemiş oluyorsun.
Peki eğer namaz kılıyorsan ve bunu ibadet olarak yapıyorsan, namazındaki okuduğun Kur’anın yine peygamber lafzı olduğunu mu düşünüyorsun? Gerçi düşünüyor olabilirsin, beliki de namazını Türkçe dilinde kılıyorsundur. Kur’anın bazı cümleleri Allah lafzı bazıları da Peygamber lafzı dediğin vakit, bu sefer daha da çıkmaza çıkıyorsun, ne Kur’anı ibadet kitabı olarak görüyorsun ne de içindeki cümleleri Allah’a yakıştırıyorsun. Hırısityanlar da İncil için demiyorlar mı, bunlar tanrı lafzı değil mana olarak tanrı dan geldi, lafız olarak insan sözleridir, yani havarilere ait dir diye. Bu düşüncelerinle Kur’anı insan sözüdür diyerek diskalife etmeye çalışmıyormusun?   

Şu ayetler, Kur’an’ın Peygamber lafzı olamayacağının ispatıdır. Kur’an-ı Kerîm Allah lafzıdır:

“Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sûre getirin, eğer iddianızda doğru iseniz Allah'tan gayri şahitlerinizi (yardımcılarınızı) da çağırın.” (Bakara, 2/ 23) (Rasulullah kendisine Kur’an’da kulum diye hitap etmez)
-“Hani biz meleklere (ve cinlere): Âdem'e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu.” (Bakara, 2/ 34) (Hz. Muhammed, meleklere böyle bir emir vermez)
- “Biz: Ey Âdem! Sen ve eşin (Havva) beraberce cennete yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yeyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz, dedik.” (Bakara, 2/ 35) (kulnâ kelimesi dedik demek, Allah birçok yerde bu kelimeyi kullanmakta)
- “Şeytan oradan ikisinin de ayağını kaydırttı, onları bulundukları yerden çıkardı, onlara 'Birbirinize düşman olarak inin, yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz' dedik.” (Bakara, 2/ 36)
- “Ehl-i kitap senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Onlar Musa'dan, bunun daha büyüğünü istemişler de, «Bize Allah'ı apaçık göster» demişlerdi. Zulümleri sebebiyle hemen onları yıldırım çarptı. Bilâhare kendilerine açık deliller geldikten sonra buzağıyı (tanrı) edindiler. Biz bunu da affettik. Ve Musa'ya apaçık delil (ve yetki) verdik.” (Nisâ, 4/153) (Burada Peygamber kendisine hitap mı ediyor? Hayır. Peygamber İlah mı ki, günahlar affetsin. Elbette hayır. Peygamber Musa ya apaçık delil mi verdi, elbette hayır. Bunlar hep Allah lafzı)
- Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” (Sebe’, 34/28) (Peygamberimiz kendisine ben seni müjdeliyici olarak gönderdim der mi? Elbette demez)
- Helâk ettiğimiz hiçbir ülke yoktur ki hakkında (bizce) bilinen bir yazgı olmasın.” (Hicr, 15/4) (Peygamber bir kavim helâk eder mi? elbette etmez)
- “Ve derler ki: Ey kendisine Kur'ân indirilen sen gerçekten de delisin.” (Hicr, 15/6) (Peygambere Kuran indirildiğine göre, bu Peygamber lafzı olsa Hz. Muhammed kime ey kendisine Kur’an indirilen desin ki? Hz. Muhammed kendisi için sen delisin der mi? Demez tabii)
- Biz melekleri ancak hak ile indiririz. O zaman onlara mühlet verilmez.” (Hicr, 15/8) (Peygamber melek indiremeyeceğine göre bu sözler Peygamber lafzı olamaz)
 Kur'an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.” (Hicr, 15/9) (Bu ayet tek başına bile Kur’anın Allah lafzı olduğunun ispatıdır. Kur’anı Allah indirmiştir ve onu yine O koruyacaktır!)
-  Bu ayetlere benzer daha nice ayetler zikretmekle bitmez…..

Kur’anın onlarca ayetinde نَزَّلْنَا veya أَنزَلْنَا (nezelnâ, enzelnâ) kelimeleri geçmekte. Bunlar indirdik anlamında kullanılır, ya Kur’anın veya da meleklerin veya nimetlerin (yağmur) indirildiğinden bahs edilir. Kur’anı, melekleri veya nimetleri ancak Allah’ın indirdiğini bildiğimize göre, Peygamberimizin de bunları ben indirdim demeyeceğine göre, Kur’an için  Peygamber lafzıdır demenin hiçbir mantıkî ve ilmî yönü yoktur. Kafa karıştırmaktan ve imanı zayıflatmaktan başka bir işe yaramaz. Gençlerimizi deizimden korumak amacıyla iyi niyetle ama çok yanlış sonuçlara ulaşılmış bu düşünceden herkesin uzak kalmasını temenni ederim. İlla yeni bir şey söylemem lazım diyerek de İslam’ın temel inanç kaidelerini göz ardı etmek hiç ama hiç Müslüman bir bilim insanına yakışmadığı ortadadır.   

Kommentare