İlimlerin sayımı (İḥṣâʾü’l-ʿulûm)


Muhammed el-Farabi: İlimlerin sayımı (İḥṣâʾü’l-ʿulûm)

Yazıldığı tarihten itibaren (10 yy.) bilim ve kültür çevrelerinde büyük ilgi uyandıran, etkisi Doğu’da olduğu kadar Batı’da da yüzyıllar boyu devam eden bu eserde Fârâbî kendi yaşadığı dönemde eğitim ve araştırmaya konu olan ilimleri beş ana başlık (fasıl) altında toplayıp değerlendirmiştir.

Eserin ilk faslı dil ilmine ve buna bağlı olarak lugat, sarf, nahiv, yazı, okuma ve şiire ayrılmıştır. Bu kısımda öncelikle bütün dillerde ortak olan genel kurallar hakkında bilgi verilir ve dilin yapı taşları mahiyetindeki tek ve birleşik lafızların önemi belirtilir.
İkinci fasıl mantıkla ilgilidir. Fârâbî mantık ilmini zorunlu kılan sebepleri, mantığın faydalarını, ilmî araştırmalarda bir yöntem olarak kullanılmasının gerekli olduğunu anlattıktan sonra mantığın konusu, bölümleri, eğitim ve öğretimdeki önemi üzerinde durur. Ayrıca dil ile mantık arasındaki yakın ilişkiye dikkat çeker.
Üçüncü fasıl matematik ilimleri hakkındadır. Bu kapsamda aritmetik, geometri, optik, astronomi, müzik, mekanik ve kaldıraçlar söz konusu edilmiştir.
Dördüncü fasıl fizik ve metafiziğe ayrılmıştır. Filozof, fiziğin konusunu teşkil eden cisimleri önce sınâî ve tabii olmak üzere iki kısma ayırarak inceler. Aristo’nun tabiat ilimleri alanına giren sekiz eseri kendisinden sonra Yeniçağ’a kadar bu konuda başlıca örnek kabul edildiğinden Fârâbî de aynı geleneğe bağlı kalarak söz konusu sekiz kitabı tabiat ilimlerinin bölümleri olarak zikreder. Metafiziği “el-ilmü’l-ilâhî” adıyla verirken temel aldığı örnek yine Aristo’nun Metafizika’sıdır. Felsefenin bu temel disiplinini önce varlığın varlık olarak yorumunu konu alması, diğer bütün teorik ilimlerin ilkelerini vermesi ve son olarak da cisimle ilişkisi bulunmayan mânevî varlıklar alanını araştıran bir ilim olması bakımından üçe ayırarak değerlendirir.
Beşinci fasılda medenî ilimlerle fıkıh ve kelâm ilimlerini bir başlık altında tanıtır. Filozofun “medenî ilim”den kastı ahlâk ve siyasettir. Fârâbî, burada fıkıh ve kelâmı da pratik ilimlerden saymakla kendisinden önce ve sonra bu konuda yazan müelliflerden farklı bir anlayış ortaya koymuştur. Zira ona göre kelâm, sadece inanç konusunda doğru ve kesin bilgi elde etmeyi değil aynı zamanda o bilgiyi hayata geçirmeyi de amaçlar.

İḥṣâʾü’l-ʿulûm, X. yüzyıl İslâm toplumunda eğitim ve araştırmaya konu olan ilimler hakkında derli toplu bilgi vermek, her ilmin mahiyeti, muhtevası ve faydasına dair okuyucuyu aydınlatmak amacıyla kaleme alınmış bir el kitabı niteliğini taşımaktadır. Eserin, ayrıntıda bazı farklar bulunmakla birlikte bu konuda çalışma yapan sonraki müellifler için başlıca ilham kaynağı olduğu genellikle kabul edilmektedir. Meselâ İhvân-ı Safâ’nın Resâʾil’i, Hârizmî’nin Mefâtîḥu’l-ʿulûm’u, İbn Sînâ’nın Aḳsâmü’l-ʿulûmi’l-ʿaḳliyye’si, Fahreddin er-Râzî’nin Câmiʿu’l-ʿulûm’u, İbnü’l-Ekfânî’nin İrşâdü’l-ḳāṣıd ilâ es-ne’l-maḳāṣıd’ı ile İbn Haldûn’un Muḳaddime’sindeki ilimler tasnifi, Taşköprizâde’nin Miftâḥu’s-saʿâde’si, Kâtib Çelebi’nin Keşfü’ẓ-ẓunûn’u ve nihayet Sıddîk Hasan Han’ın Ebcedü’l-ʿulûm’u bunların en tanınmışlarıdır.

Kommentare