AVUSTURYA HASTANELERİNDE MANEVİ REHBERLİK HİZMETLERİ
M. Erkan
Erdemir MA*
(Avusturya
Hastanelerinde Manevi Rehberlik Hizmetleri Genel Başkanı,
Viyana Din Eğitimi Yüksek Okulu, erkan@erkanerdemir.at)
Viyana Din Eğitimi Yüksek Okulu, erkan@erkanerdemir.at)
Abstract
An Investigation Of Islamic Spritual Caring
At Austrian Hospitals
Since 1912,
the religion of Islam in Austria has been accepted as the official religion.
The Islamic Community of Austria (Islamische Glaubensgemeinschaft in Österreich
/ IGGÖ) is an official representative of the Muslims and offers various
services and tasks in Austria. The most important of these services is the
provision of Islamic lessons at all schools and the appointment of religion
teachers for the schools. Another important area is to provide spiritual care
for Muslim patients in hospitals, prisons and the army. Spiritual Care in
Austrian Hospitals were initiated on a small scale about five years ago, but efforts
have been made to continue for the next couple of years. Here we provide a
short introduction to Islamic spiritual care and further information on the
developments in Austrian hospitals.
Keywords: Austria,
Hospital, Spiritual Care, Religious-Spiritual Care, Pastoral Care, Islamic
Community in Austria
Giriş
Avusturya’da
İslam dini 1912 yılından beri resmi din olarak kabul edilmektedir. Avusturya
İslam Cemaati (İslamische Glaubensgemeinschaft in Österreich / İGGÖ)
Müslümanların resmi temsilcisi olarak Avusturya’da çeşitli çalışmalar yapmakta
ve hizmetler sunmaktadır. Bu hizmetler arasında en önemlilerinden biri tüm
okularda İslam Din Eğitimi imkânı sağlanması ve dersleri vermek üzere din dersi
öğretmenlerinin atanmasıdır. Diğer önemli bir alan ise hastanelerde, cezaevlerinde
ve orduda Müslümanlara yönelik Manevi Rehberlik Hizmeteri götürülmesidir.
Avusturya Hastanelerinde Manevi Rehberlik Hizmetleri çalışmaları yaklaşık beş
yıl önce küçük çapta başlatılmış, birkaç yıldır büyük adımlar atılarak
geliştirilmeye çalışılmaktadır. Bu bildiride Avusturya Hastanelerinde Manevi
Rehberlik Hizmetleri tanıtılıp bu gelişmeler hakkında bilgi verilecektir.
Avusturya’da
İslam
Avusturya ile
Müslümanlar ilk defa haçlı seferleriyle karşı karşıya gelmiştir. Avusturya’dan
bazı Herzog’lar (dükler) şövalyelerle birlikte birkaç sefere katılmışlar. 2.
Heinrich, Bizans kralının yeğeni olan Theodora Komnene ile Konstantiniye’de
(İstanbul’da) evlenmiş. Bunun dışında başka Herzog’lar da çeşitli seferlerde Bizans’tan
evlenerek eşleriyle Avusturya’ya geri dönmüşler. Haçlı seferleriyle alakalı
Avusturya toplumunda pek kötü anılar bulunmamaktadır. Ancak Türklere karşı
savaşlarda bu durum tamamen aksine gelişmiştir.
Bu savaşlar
Avusturya halkında özellikle de Türklerin Müslüman olmaları ve Viyana
kapılarına 1683’de ikinci kez dayanmalarından dolayı derin izler, korku ve
nefret oluşturmuştur. Bu tarihi olay maalesef son seçimlerde sağcı partiler
tarafından halen propaganda malzemesi olarak kullanılmış, aşırı sağ partisi
hükümetin ortağı olmuştur (Heine & Lohlker & Potz, 2012: 39).
Osmanlı
İmparatorluğu’nun Avusturya Katolik Habsburger Monarşisini birçok yönde
etkilediğini söyleyebiliriz. Osmanlı topraklarının hemen yanı başlarında
olmasından dolayı hem Osmanlı yönetimi ve siyasetinden hem de hukuksal
yapısından esinlenmişlerdir. Mesela Osmanlı’nın içindeki çoğulculuk sistemi ve hâkim
olan barış ortamı onlar için örnek teşkil etmiş ve çoğulculuk sistemini
toplumlarında uygulamışlardır. Savaştan dolayı iki İmparatorluk arasında koyu
bir düşmanlık olmakla beraber aynı zamanda bir hayli de kültürel alış-verişler
vuku bulmuştur. Özellikle Türk kahvesi ve kahvehaneler çok rağbet görmüş, hatta
Osmanlı Mehter müziğinden kesitler ve enstrümanları Avusturya Askerî korosunda halen
ilgi çekmektedir. Osmanlı tarafında ise Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde yer
alan Viyana sokakları tarifi Avusturya’daki hayatı yakından tanıttığı için ilgi
odağı olmuştur. Türkçe ve Arapça dillerinin öğrenilmesi gerektiği sıkça dile
getirilmesinin ardından 1754 yılında Kraliçe Maria Theresia tarafından Şarkiyat
Dilleri Akademisi açılmış ve buradan mezun olanlar diplomat olarak görev almaya
başlamıştır. Görev alan bu diplomatlardan birisi de sonradan Müslüman olan
Joseph von Hammer-Purgstall olduğunu belirtebiliriz. Kendisi Osmanlının bir
delegasyonuna tercümanlık bile yapmıştır. (Heine & Lohlker & Potz,
2012: 42-44).
Avusturyalılar 18.
yüzyılda artık Osmanlı tehlikesi bulunmadığından dolayı rahat bir şekilde
doğuya doğru, özellikle Türkiye ve Fars’a doğru kültür seyahatlarına çıkmaya
başlamışlar, oradan getirdikleri eşyalar, değerler, sözcükler ve kavramlar
toplum içinde geniş ilgi görmüştür. Buna örnek olarak büyük bir ilgi ile dinlenen
Mozart’ın Türkleri konu edindiği operaları ekleyebiliriz.
Avusturya
toplumunda dinî azınlıklara saygı göstermiş, hoşgörü ile yaklaşmış ve bu
hususta hakperest olarak nam yapmış olan 2. Joseph, Avusturya Müslüman
ilişkilerine damga vurmuştur. 1848’de Avusturya Devleti ve Dini Cemaatler
arasındaki ilişkiler netleşmeye başlamış, 1867’de de Anayasaya din hürriyeti
maddesi eklenmiş ve devlet tarafından kabul gören Dini Cemaatlere eşitlik
ilkesi getirilmiştir.
1908 yılında
Bosna Hersek, Habsburger Monarşisi tarafından işgal edilmiş ve Boşnak askerleri
orduya dahil olmuştur. Bu Avusturya’yı yeni bir durumla karşı karşıya getirmiştir.
Müslüman olan bu Boşnak askerleri kendisine hizmette sadık kalmalarını sağlamak
için onların dini olan İslâm’ı resmen kabul etmeye karar vermiş, 15 Temmuz 1912
tarihinde 2 madde 8 paragraftan oluşan İslam Yasası yürürlüğe konmuştur.
İkinci dünya
savaşı sonrasında Almanya ve Avusturya gibi Avrupa ülkeleri savaş hasarlarını
onarmak ve ekonomilerini güçlendirmek için çeşitli yabancı ülkelerden işçi
talebinde bulunmuşlardır. 1950’den itibaren Almanya’ya, 1960’lardan itibaren de
Avusturya’ya Türkiye ve diğer Müslüman ülkelerden işçiler gelmeye başlamıştır.
Bunlar ilk etapta birkaç yıl kalıp para biriktirdikten sonra geri dönme
niyetinde olsalar da çoğu geri dönememiş ve ailelerini bu ülkelere getirmek
zorunda kalmışlardır. Bu ailelerin doğal olarak elbette dini ihtiyaçları da
vardı. Bu nedenden dolayı ilk kez mescitler açılmaya başlanmıştır.
1971 yılında bazı
Müslüman üniversite öğrencileri ve işçiler “Müslüman Sosyal Dayanışma Derneği”
çatısı altında Müslümanların temsilciliğini üstlenmeye başlamışlardır. Bu
dernek, 1979 yılında 8 yıllık bürokratik mücadele sonrasında “Islamische
Glaubensgemeinschaft in Österreich (IGGÖ) – Avusturya İslâm Cemaati’ni
kurmuşlardır. Bu Dini Cemaat, halen Avusturya Devleti tarafından Müslümanların
resmî temsilcisi olarak kabul edilmektedir.
Şimdiler de
Avusturya’da resmen kabul edilmiş 14 ayrı Dini Cemaat bulunmaktadır. Bu dini
cemaatlerden biri olan İslâm mensupları için okullarda Din Dersi imkânı
sunulmakta, orduda görev yapan müslümanlara helâl yeme ve dini vecibelerini
yerine getirme imkânı sağlanmakta, hastane ve hapishanelerde dini rehberlik
fırsatı verilmektedir.
Avusturya Sağlık Sistemi Ve Hasta Hakları
Avusturya
Cumhuriyeti dokuz eyaletten oluşan bir ülkedir. 8,5 Milyon olan nüfusun
yaklaşık % 90 Avusturya vatandaşıdır, Almanlar, Türkler, Hırvatlar, Macarlar,
Sırplar ve Rumenler diğer azınlık gruplardır.
Nüfusun %19'sını 1-14 yaş grubu, %62’isini 15-59 yaş grubu, %19'sını da 60
yaşından yukarısı oluşturmaktadır. Halkın %70’i şehirlerde yaşar. Müslümanların
sayısı 700000 civarındadır, buda toplam nüfusun yaklaşık 8% teşkil eder. Ortalama
yaşam süresi erkeklerde 76,4, kadınlarda 82,1 yıldır.
Avusturya sağlık
sistemi dayanışma, ekonomi ve evrensellik üzerine kuruludur. Avusturya’da
sağlık sisteminin en önemli temel ilkesi, yaş, cinsiyet, köken, sosyal statü
veya gelir durumuna bakılmaksızın tüm halkın sağlık ve bakım hakkını eşit
derecede garanti altına alınmasıdır. Avusturya nüfusunun genel kapsamlı
korunması sosyal sağlık sigortası tarafından garanti edilmektedir. Sağlık
hizmeti zorunlu bir sigortaya dayanmaktadır. Halkın yüzde 99,9'u sosyal sigorta
üyesidir ve sigorta koruması altındadır. Avusturya’daki hastanelerde hastalara
çeşitli hizmetler sunulmaktadır: Hastanelerde yatan veya ayakta tedavi olan
hasta, hamilelik hizmetleri, psikoterapi, röntgen ve laboratuvar tıbbi
hizmetleri, temel diş tedavisi, ilaçla tedavi, tıbbi cihazlar, tekerlekli
sandalyeler, ev bakıcılığı, ambulans ya da kurtarma ekibi ve özürlü insanlar
için bakıcı vb., gibi hizmetler sunulmaktadır (Özalp 2018: 56-57).
Avusturya’daki
hastanelerde en önemli hasta hakları şunlardır (Hızır 2016: 21-23):
-
Çok yataklı odalarda insanların mahremiyetini
korumak,
-
Gizlilik ilkesine dayanmak (hasta bilgilerinin
gizli tutulması, aile ve özel yaşamının gizli tutulması)
-
Her bölümde profesyonel şekilde mümkün olduğu
kadar ağrısız tedavi bakım yapmak,
-
Riskli operasyonlarda seçenekli ve kapsamlı
tedavi olanaklarını sunmak ve bilgi vermek, tedaviye izin vermek ya da
reddetmek,
-
Hastaların hasta dosyasına bakma ve
fotokopisini alma hakkına sahip olması
-
Hastanın dışarıyla görüşebilme ve onlarla
irtibatta kalma hakkı (hastanın dışarı ile bağlantısının olması)
-
Dini danışmanlık ve Manevi bakım hakları (Hasta
istediğinde manevi rehberlik hizmeti sunulması)
-
Psikolojik destek hakkı
-
Zamanında taburcu etmek
-
Önerileri ve şikayetleri dikkate almak
-
Ölüm anında yanında bulunmak ve gerekirse dini
vecibelerini yerine getirilmesinde yardımcı olmak
-
Tedavi sürecinde hastaların düşünce ve
isteklerine yer vermek
-
Bilgilendirme ve bilgi edinme (İstediği zaman
hasta dosyasına bakabilme hakkına sahiptir)
-
Hastalara eşit davranmak (cinsiyet, yaş vb. ayrım
yapmadan ilgilenmek),
-
Ziyaret ve iletişim hakkının olması (hastanın
dışarıyla kontak halinde olması)
-
Hastalar psikolojik destek talep etme hakkına
sahiptir,
-
Mahrumiyetinin (gizlilik) korunması
-
Onurlu ölme hakkına sahip olmak (güvendiği
insanlarla iletişimin sağlanması),
-
Çocuk hastalar için uygun ortamın sağlanması.
-
Hasta için en uygun yüksek kaliteyi sağlamak
-
Hasta haklarını savunan bir kurumun olması (hastaların
sorunları ve şikayetleriyle ilgilenen bir kurumun olması).
Avusturya’da Manevi Rehberliğin Hukuki Statüsü
Avusturya’daki
Manevi Rehberliğin hukuk statüsü Müslüman Manevi Rehberler için de temel
oluşturmaktadır. Kanun şu şekildedir:
“Avusturya’da
din özgürlüğü garanti altına alınmıştır. Hukuk kaynakları 1781/82 dönemindeki
tolerans anlaşmalarına dayanmaktadır. 1867 yılında onaylanan Devlet Temel
Kanunun 14. Maddesi, inanç ve düşünce özgürlüğüdür. Bu madde 1868 yılında
çıkarılan mezhepler arası hukuk kanunu ile birlikte, Avusturya’da yaşayan
insanlar kendi hür iradesi ile bir dini cemaate katılıp katılmayacağını kendilerinin
karar verme hakkına sahiptir. 1919’daki Saint-Germain-en-Laye Anlaşmasına ve
Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 9. maddesine dayanarak 1950 yılında
insanların din özgürlüğü alanı daha ayrıntılı bir şekilde hazırlanmış ve
genişletilerek belirtilmiştir. Devlet yasal olarak din özgürlüğünü garanti
altına almaktadır.” (Özalp 2018: 57)
Devletin
anayasasında vatandaşların genel haklarından olan din özgürlüğü 14.-16.
maddeleri ile düzenlenmiştir. 14. Maddeye göre, inanç ve vicdan özgürlüğü
herkes için garanti edilmiştir. Medeni ve siyasi haklardan yararlanma dini
inançlardan bağımsız, ancak vatandaşlık hakları din tarafından kesilmemelidir.
Kanunla yetkili birilerine yetki verilmedikçe kimse bir dini eylem ya da dini
tavır alamaz. 15. Maddede ise, hukuken tanınan kilise ya da diğer dini cemaatler
kamusal alanda dini uygulamalarını ve de iç meselelerini bağımsız olarak
düzenleyebilirler, ibadethaneler, dini eğitim kurumları, vakıflar, hayırsever
yardım kuruluşları bu kurumların mülkiyetindedir, ancak diğer cemaatler gibi
hepsi devlet yasalarına tabidir (bkz. a.g.e. 57-58).
Avusturya Hastanelerinde Müslümanlara Manevi Danışmanlığın
Tarihçesi
Avusturya
Hastanelerinde Müslümanlara yönelik Manevi Rehberlik Hizmetlerinin temelleri
1990’lara dayanmaktadır. O dönemin Avusturya İslam Cemaati Başkanı
Abdelrahimsay din dersi öğretmenlerin hastanelerde görev almalarını önermiştir.
İlk adım olarak Viyana AKH (Allgemeines Kranken Haus (Viyana Araştırma
Fakültesi)) Hastanesiyle görüşülerek hem bir mescit hem de manevi rehber
hizmeti bürosu açılmıştır. Her gün farklı öğretmenler birkaç saatliğine gelip
hasta ziyaretleri yapmaktaydılar. Açılan mescitte yaklaşık 20 yıldır hem Cuma namazlarını
kıldıran hem de manevi danışmanlık yapan Muhsin Gümüşer, şu anda Avusturya
Hastanelerinde Manevi Rehberlik Hizmetleri Başkan Yardımcılığı görevini
sürdürmektedir. Muhsin hoca o günleri şöyle aktarmaktadır: “Viyana AKH
Hastanesine Avusturya İslam Cemaatinin (İGGÖ) desteğiyle o dönemlerde (1997)
yaklaşık on beş kişiden oluşan Üniversite öğrencisi geliyordu ve o yıllarda
burada Müslüman Manevi Rehberlik adı altında herhangi bir kurum ya da dernek
yoktu. Farklı branşlara sahip (Mesela imam, psikolog, hemşire, öğretmen, vb.)
bu kişiler herhangi bir derneğe bağlı olmadan kendi aralarında belirli saat ve
gün belirleyerek AKH Hastanesini ziyarette bulunuyorlardı. Gelen bu
danışman-rehber görevindeki kişiler bağımsız oldukları için, yalnızca boş vakitlerinde
ya da belirledikleri zamanlarda gelebiliyorlar, bu durumda istenildiği ölçüde
hastalara verimli olunamadığı gösteriyordu. Çünkü haftada bir seferlik
ziyarette bütün hastalar ziyaret edilemiyor ya da hasta manevi danışmanı göremeden
taburcu edilebiliyordu.” (a.g.e. 60-61).
Avusturya’da
Müslüman nüfusunun çoğalması ve ihtiyaçların artmasıyla, Avusturya’daki sivil
toplum kuruluşlarıyla görüşmelere başlanılmış, Müslümanlar için Manevi
Rehberlik Kurumu’nun dernek statüsünde kurulmasına karar verilmiş. Bu kurumun
kurulma aşamasında yapılan toplantılar sonucunda belirlenen stratejide,
Müslüman ve Müslüman olmayan halk arasında bir köprü bağı kurarak bu ve buna
benzer ön yargıları yıkmak ya da ayrımcılığa karşı tedbirler alma kararı
alınmıştır. İsviçre kaynaklarından esinlenerek Avusturya koşullarına uyarlanarak
Müslüman hastalar için broşürler bastırılmış ve bu broşürler hastanelere
dağıtılmıştır. Aynı zamanda da gönüllü (fahri) Manevi Danışmanlık ekibi de
kurulmuştur. Hristiyanlar manevi danışmanlık görevini yıllardır sürdürmektedirler,
Müslümanlar ise özellikle Avrupa’da yavaş yavaş yeni kurumsallaşmaya
başlamışlardır. Avusturya’da Müslüman göçünün daha da artmasıyla ve buna bağlı
olarak Müslüman hastalarında fazlalaşmasıyla, 2001 yılında Müslüman
hastalarının ihtiyaçlarının giderilmesi için Avusturya İslam Cemaatinin (İGGÖ)
girişimiyle “Müslümanları Ziyaret ve Sosyal Hizmetler Derneği (IBS)”
kurulmuştur. IBS 2001 yılında Viyana’daki iki hastanede (Viyana AKH Hastanesi
ve Kaiser- Franz-Josef Hastanesi) Müslüman manevi danışmanlar yerleştirerek,
hastaları ziyaret etmeye başlamış ve bu dernek manevi danışman olarak görev
alanların organize işlerini yürütmüştür. Bu derneği kuranlar özellikle Müslüman
kadınlardır. Bu ekip çalışmasını Müslüman kadınlar başlatmış olsa da aralarında
birkaç erkek de mevcuttu. Görevliler bu hizmetleri o günden beri her daim fahri
yani gönüllü olarak yürütmekteler. O yıllarda manevi danışmanlar bu görevleri
yerine getirirken bazen aksaklıklarla karşılaşmışlardır. Bunun sebebi görevlilerin
asıl mesleklerinin farklı olmasından dolayı zaman sıkıntısı yaşamalarıdır. Bu da istenilen ölçüde hizmet sağlanamamasına
ve profesyonelleşmenin aksamasına neden olmuştur. Katolik manevi danışmanlar
ise maaşlı olarak çalışmaktadır ve yalnızca AKH Hastanesinde 20 ye yakın
kadrolu Katolik manevi rehber görev yapmaktadır (bkz. a.g.e. 61-65)
2013 yılında
Avusturya İslam Cemaati’nin (İGGÖ) ukdesi altında, Müslümanları Ziyaret ve
Çalışma Sosyal Derneği’nin (IBS) ismi değiştirilerek „Avusturya Hastanelerinde
Müslümanlara Manevi Danışmalık Hizmeti Derneği” (İslamische Seelsorge für
Muslimische Patientinnen in Österreich) adında kurulan yeni dernek bütün
görevleri devralmıştır. 2017 yılına
kadar bu derneğin başkanlığını Hassan İmara yürütmüştür. Dernek bu yıllar
arasında çok fazla faaliyet ve çalışmalar gösterememiş, sırf AKH Hastanesinde
birkaç manevi rehber hafta da birkaç saat görev yapmıştır. Bundan dolayı
Avusturya İslam Cemaati derneğe yeni bir yönetim atama kararı alıp şahsımı
Avusturya Hastanelerinde Manevi Danışmanlık Hizmetleri Genel Başkanı olarak göreve
getirmiştir.
Hastanelerdeki Müslümanlara Manevi Rehberlik
Hizmetlerinde Son Durum
Avusturya
Hastanelerinde Müslümanlara yönelik Manevi Rehberlik Hizmetleri Avusturya İslam
Cemaat ukdesi altında “İslamische Seelsorge für Muslimische Patientinnen in Österreich”
isimli dernek tarafından sunulmaktadır. Beş sene önce kurulan bu dernek çalışmalarını
Viyana Devlet Hastanesindeki (AKH Wien) ofisinden yürütmektedir. Dört yönetim
üyesinden (Başkan: Erkan Erdemir, Yönetim kurulu üyeleri: Muhsin Gümüşer, Avni
Özalp, Nermina Hindija) oluşan derneğin ana hedefi Avusturya’daki toplam 300
hastanede, Viyana’daki 30 hastanede, en azından bir tane Müslüman Manevi
Rehberin görev almasını sağlamaktır. Bir başka hedefi ise her hastanede namaz
kılmak için küçük bir mescit yerinin açılmasıdır. Avusturya genelinde Müslüman
Manevi Rehberlerin sayısı 2017 yılında 10 iken, yönetimin devr alınmasıyla
yapılan eğitimler sonunda bir yıl gibi kısa sürede Müslüman Manevi Rehber
sayısı 50 civarına çıkarılmıştır. Viyana’da 28, Aşağı Avusturya Bölgesinde 6,
Yukarı Avusturya Bölgesinde 2, Salzburg Bölgesinde 5, Voralberg Bölgesinde 2,
Burgenland Bölgesinde 1, Tirol Bölgesinde 2 ve Graz Bölgesi’nde ise 1 kişi
Müslüman Manevi Danışman olarak göreve başlamıştır. Ayriyeten Avusturya’nın her
eyaletinde bir koordinatör tespit edilip, o bölgedeki tüm faaliyetleri yürütmek
üzere göreve getirilmiştir. Şu anda hali hazırda 25 kişi Manevi Rehberlik
Eğitimi alıyor ve Aralık 2018 de mezun olacaklar. Aralık da tamamlanacak
eğitimle birlikte Manevi Rehber sayısı 75 civarına çıkacaktır. Müslüman Manevi
Rehberlerin tümü bu hizmetleri fahri olarak yapmaktadır. Bu durumdan dolayı
görevlerini sadece haftada birkaç boş saatlerinde yerine
getirebilmektedirler.
Şu an
Viyana’nın 4 hastanesinde (Viyana AKH hastanesi, Rudolfstiftung Hastanesi,
Donau-Spital Hastanesi ve Franz Josef Hastanesi) mescit bulunmakta ve bunların
ikisine birer imam tayin edilerek her cuma günü Cuma namazı kılınmaktadır.
Tüm Manevi
rehberler işlerini seve seve yapsa da fahri olarak görev yaptıklarından dolayı
tam anlamda profesyonelleşilemiyor ve fazla projeler yürütülemiyor. Hâlbuki
hastanelerde çok sayıda Müslüman hastalar yatmakta ve manevi rehbere ihtiyaç
duymaktalar. Sırf AKH hastanesinde günde ortalama 30’a yakın bayan ve 30’a yakın
erkek Müslüman hasta olarak giriş yapmakta.
Yeni yönetim
kurulu biraz daha profesyonel çalışabilmek için Avusturya İslam Cemaati’ne
dilekçe de bulunup manevi rehberlik bürosunda günde en azından iki saat görev
alabilmesi için bir kişinin istihdam edilmesini rica etti, yaklaşık iki yıldır
büro da artık bir kişi her gün bulunup hizmet etmektedir. Bu sayede yeni bir
broşür hazırlanıp tüm Viyana hastanelerinde dağıtıma verilmiştir. Broşürde hem İslami
manevi rehberlik nedir diye açıklanıyor, hem de hastalara hangi hizmetler sunulduğu
belirtiliyor. Broşürün alt kısmında yönetimdeki ve sekretaryadaki görevli
kişilerin telefon numaraları mevcut olmakla beraber Almanca, Türkçe, Boşnakça,
Arapça ve İngilizce bilgi edinmek isteyenler içinde çeşitli telefon numaraları
bulunmaktadır.
Manevi Rehberlerin
sundukları hizmetler arasında şunlar yer alır:
-
Tüm hasta ve hasta yakınlarıyla görüşme ve
manevi destek
-
Dini konularda, dua ve ibadetlerde rehberlik
(Kur’an-ı Kerim okumak vs.)
-
Ağır hastalara hastalık sürecinde destek
vermek
-
Kriz zamanlarında manevi destek (ağır hastalık
teşhisi, kaza sonrasında)
-
Ölümcül hastaların son zamanlarında destek
-
Ölüm sonrasında, hayatını kaybedenin ailesine
manevi destek
-
Hastanedeki bakıcılarla ve sağlık kurumlarıyla
sıkı temas
-
Bakıcılarla hasta yakınları arasında iletişim
sorunlarında (Tercüme) destek
-
Manevi Rehberlerle hizmet içi eğitim
-
Görüşmelerde teknik olarak manevi destek: Bunlar
ise; dinleme, anlama ve anlamlandırma metoduna ağırlık verilir ve dikkatli
dinleme, gerektiğinde araya girme, yönlendirme ve tekrar dinleme, kabul etme,
anlama, teşvik etme, destek olma, cesaret ve güven verme, tahlil etme,
yorumlama, bilgi verme, aydınlatma, telkin ve nasihat etme, soru sorma, empati
kurma.
-
Muhatabın durumu dikkate alınarak kişinin
ihtiyacı ve beklentisi doğrultusunda, sonuca birlikte ulaşılmaya çalışılır.
Sorulara verilecek cevaplarda kullanılacak ifadelerin doyurucu olmasına dikkat
edilir, gereğinden fazla konuşulmaz.
-
Kesin ifadelerden ve hastayı incitebilecek
tutum ve davranışlardan uzak durulur. Samimi, açık ve anlaşılır bir dil
kullanılır. Mümkün oldukça tek kelimelik cevaplar vermekten kaçınılır.
-
Talep edilmesi halinde hasta odalarında,
görüşme odalarında ve hastane yönetiminin uygun gördüğü yerlerde Kur'an-ı Kerim
vb. dini yayınlar bulundurulur.
AKH
Hastanesindeki Manevi rehberlik çalışmaları güzel bir örnek teşkil etmektedir.
Tüm din mensupların rehber büroları yan yana faaliyet göstermektedir. Müslüman
manevi rehberlerin yanında Katoliklerin, Protestanların, Ortodoksların ve
Yahudilerin büroları mevcuttur. Manevi rehberler arasında iletişim fevkalade
hoşgörü üzerine bina edilmiş, bir tarafta birbirleriyle fikir alışverişinde
bulunurken, öbür tarafta da ortak programlar düzenlenmektedir. Örneğin iki
yıldır Tıp Fakültesi ile birlikte tüm dinlerin manevi rehberleri tıp etiği
üzerinde dersler düzenleyip hem öğrencilere hem de diğer dinleyicilere kıymetli
bilgiler sunmaktadırlar.
Diğer taraftan
her yıl uluslararası ve dinler arası bir haftalık Manevi Rehberlik kongresi
düzenlenmektedir. Bu yıl ekim ayında Avusturya İslam Cemaati programa Viyana
ATİB Merkez’in de (Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı) ev sahipliği yapmaktadır.
Bu kongrede hastane, ordu ve hapishanelerdeki manevi rehberler bir araya gelip
hem fikir alışverişinde bulunuyor hem de tecrübelerinden bahsedebiliyorlar.
Çeşitli ülkelerden katılım olunca çok kapsamlı konular ele alınıp çareler
bulunmaya çalışılmaktadır.
Müslüman manevi
rehberler kendi aralarında sıkı bir bağ kurarak her daim iletişim içindeler.
Cep Telefonu üzerinde bir grup oluşturulup sürekli bilgi akışı sağlanmaktadır.
Acil bir durum olduğu vakit, dernek yetkilileri grupta çağrı yaparak Manevi
Rehberleri hasta ziyareti ve rehberlik için yönlendirmektedirler. Ayrıca aktüel
bilgiler, çeşitli programlar bu grupta ilan edilip kişilerin bu alanda sürekli
ilgili kalmaları sağlanmaktadır.
Yönetim kurulu
AKH Hastanesinde her Cuma namazı sonrasında yönetim toplantısı tertip edip acil
konular hakkında istişare yapıp, organize edilecek programlar ve faaliyetler
hakkında karar almakta, çeşitli hastanelerin yönetimleriyle görüşme randevuları
istenmektedir. Ayrıca her cuma günü yönetim tarafından da hastalar ziyaret
edilip geçmiş olsun dilekleri sunulur ve de hayırlı cumalar dilenir.
Müslüman Manevi Rehberlerin Eğitimi
Avusturya
Hastanelerinde Müslümanlara Manevi Danışmalık Hizmeti derneği yönetimine 2017
tarihinde geldiğimizde 10 manevi rehberimiz vardı. Bunlar manevi rehber eğitimi
almamış ama yıllardır fahri olarak görev yapmaktaydılar. Dernek Avusturya
genelinde 300’den fazla hastaneden sorumlu olduğu için ve bunların hemen hemen
hepsinde Müslüman manevi rehber olmadığından dolayı göreve gelir gelmez eğitim
seferberliği başlattı.
Viyana
Üniversitesiyle görüşüp lisansüstü bir eğitim programı düzenleme kararı alınarak
(postgraduate), ortak müfredat oluşturuldu. Lisansüstü eğitim programın ismini
Manevi Rehberliğin Temelleri olarak belirttik. Bu programda 30 ECTS’lik (550
Saatlik) temel bir eğitim alınıyor. Bunu tamamlayanlar 15 ECTS’lik ya
Hastanelerde Manevi Rehberlik Eğitimi spesifik kursuna (225 Saatlik) veya
Hapishanelerde Manevi Rehberlik Eğitimi spesifik kursuna (225 Saatlik) devam
edip mezun olabiliyorlar. Dersler hafta sonları uzman kişiler tarafından
veriliyor. Eğitim sonunda Viyana Üniversitesinden Manevi Rehberlik Sertifikası
alınıyor. Sertifikaya sahip olanlar dernek tarafından çeşitli hastanelerde
istihdam ediliyor.
Viyana
Üniversitesi’nde Müslüman Manevi Danışmanların almış oldukları eğitim iki
bölümden oluşmaktadır ve almış oldukları eğitimin içeriği şöyledir. (Özalp 2018:
76-78):
Viyana
Üniversitesi’nde başlatılan Sertifikalı kursa katılım için belirli şartları gerekmektedir.
Bu şartlar şunlardır:
a) En az
Üniversiteye giriş yeterliliği olması (Matura) ya da o alanda en az üç yıl
görev yapmış olması lazım.
b) Almanca
yeterliliğini belgeleyen B2 sertifikası olması ve seminerlerde aktif tartışmalara
katılabilmesi ve herhangi bir konuyu güzelce kavrayabilmesi ve anlatabilmesi
gerekmektedir.
c) Yazılı
özgeçmişini sunması ve birde motivasyon mektubu yazması gerekmektedir.
Temel eğitim ve
diğer bölümlerden oluşan “Sertifikalı Müslüman Manevi Danışman” kısmı derslerin
(eğitimlerin) içeriği 3 bölümden oluşmaktadır:
1.
Bölüm: Temel Manevi Danışmanlık Eğitim Kursu.
Bu kurs kendi içerisinde dört ana bölümden ve 30 kredi olmakla beraber bu
eğitim dört (4) ay sürmektedir. Burada rehberlerin almış oldukları derslerin
içeriği ise şöyledir:
Modül 1: Çoğulcu temel
manevi danışmanlık eğitimi ve teoloji dini içerikli dersler.
Modül 2: Sosyal Pedagoji
dersi.
Modül 3: Manevi bakımın
boyutları ve de içeriği.
Modül 4: Hastane ve
hapishanelerde en az birer günlük staj yapması ve son olarak ise kapanış, yani dersin
öğrencilere nasıl yansıdığı ve bu öğrencilerle birebir konuşup derslerin
içeriği sorularak, kendi aralarında fikir alışverişi yaparak hangi alanlara
daha çok ağırlık verilirse verimli olunabilir sorusuna cevap aranmaktadır.
2. Bölüm: Hastanelerde Manevi Rehberlik Sertifikalı
Kursu.
Bu Kurs ise;15
kredi olmakla birlikte, kurs 2 ay sürmektedir. Burada Müslüman Manevi
Danışmanların almış oldukları derslerin içeriği şöyledir:
Hastanelerde İslami Manevi Danışmanlığa giriş ve bunun boyutları,
dini bilgiler, teolojik bilgiler, Avrupa’da Müslüman Manevi Danışmanlığın nasıl
yapıldığına dair bilgiler ve bu ülkelerle Avusturya’daki çalışmaları
karşılaştırılarak örnekler verilmesi, İslamiyet de ve Hıristiyanlık da tıp ahlaki
bilgiler (Bio-Medizinethik). Burada hem Müslümanlık hem de Hıristiyanlık açısından
ele alınarak değerlendiriliyor ve karşılaştırılıyor. Aile ve Hastalık ve de
Müslüman hastalara nasıl davranılacağı, hangi konularla onların teselli
edilebileceği o alanlar üzerinde de örnekler verilmesi, hastanelerde staj
(Pratik alanda) yapılması ve en son olarak ise kapanış, yani dersin öğrencilere
nasıl yansıdığını ve bu öğrencilerle birebir konuşarak derslerin içeriği
sorularak, kendi aralarında fikir alışverişi yapılmaktadır. Bunlara ek olarak
ders veren görevliler hastane ile de o süreçte ortak çalışılabilir ve de
gerektiğinde bazı projelere katılıp orada o projelere destek verebilirler. Tabi
ki burada manevi rehberler yetiştirilirken en çok saat din alanındaki eğitime ayrılıyor.
Mesela bunlardan birkaçı; psikoterapi alanı ve dini ritüeller alanı gibi
derslerdir. Bunlara ek olarak hastane ve kliniklerdeki iş için temel eğitim ve
diğer manevi alanlardaki ek eğitimlerde mümkündür. Hastane organizasyonunun
bilinmesi, İslam ve Hristiyan manevi geleneğinin bilinmesi gibi. İslam
Teolojisini bilmesi, Müslüman hastalarla nasıl konuşulacağı ve iletişime geçebileceğini,
göçmen hastalarının ve yakınlarının psikolojik sorunlarında nasıl davranacağı,
kriz durumunda hastayla iletişimin nasıl olacağını bilmesi, ölüm anında (yas
tutma) ölenin yakınlarını telkin etme vb. konulara da değinilmektedir.
3. Bölüm: Hapishanelerdeki Manevi Rehberlik Sertifikalı
Kursu.
Bu da 15 kredi
olmakla beraber, kurs iki ay sürmektedir ve burada eğitim gören rehberlerin
almış oldukları derslerin içeriği ise şöyledir:
Hapishanelerde İslami Manevi Danışmanlığa giriş ve bunun
boyutları, hapishanelerdeki manevi danışmanlara dini ve teolojik bilgiler,
Avrupa’da hapishanelerdeki Müslüman manevi danışmanlarının çalışma sistemi ve
Avusturya’daki manevi danışmanların çalışmalarının karşılaştırılması,
hapishanelerdeki mahkûmlarda oluşan sorunların nasıl çözüleceği ve müdahale
yolları dersi, cezaevinden çıktıktan sonra topluma bu kişileri nasıl kazandıra
bilineceğine dair ders, hapishanelerde
staj yapmak ve kapanış olarak kişilerin kendi aralarında görüş alışverişi
yapması ve bu alanın daha da fazla geliştirme yollarının aranması.
İslami Manevi
Danışmanlığa Giriş ve bunun boyutları dersleri yanında Manevi Rehberliğe Giriş,
Manevi Rehberlik Açısından İletişim Teknikleri ve Manevi Rehberlik Mesleğindeki
Aktüel Konular modülleri tarafımızca ders olarak sunulmaktadır.
Müslüman Manevi Rehberlerin Profili ve
Yeterlilikleri
Müslüman Manevi Rehberlerde bulunması gereken en önemli özellikleri şu
şekilde sıralayabiliriz:
1)
Kur'an bilgisi olmalı, güzel dua yapabilmeli, dini bilgileri olmalı
2)
Pedagojik ve psikolojik bilgileri olmalı
3)
İyi bir dinleyici olmalı, empati yapabilmeli ve duygusal olmamalı
4)
Samimi olmalı, açık olmalı, merhamet gösterebilmeli
5)
Sabırlı olmalı, sıcak kalpli, saygılı, hoşgörülü, kibar, eğitimli olmalı
6)
Güvenilir olmalı, örnek olmalı
7)
Aktif dinleyici olmalı, arabulucu olmalı
8)
Güler yüzlü, çözüm odaklı ve olumlu olmalı
9)
Yeterli ve toleranslı olmalı, iş hayatındaki problemleri eve götürmemeli
10) Cesur ve sabırlı
olmalı
11) Saygılı ve
güvenilir olmalı
12) İnsanlarla iyi
ilişki kurabilmeli, yeterli dil bilgisi (Almanca) olmalı
13) Sözlerine,
davranışlarına, kılık ve kıyafetlerine dikkat etmeli
Manevi danışmanların çalışma şekli ve yeterlilikleri,
profesyonel meslek standardına uygun bir şekildedir. Meslek profili
(yeterliliği) arasına düzenliliği, dini bilgi yeterlilikleri, iletişim
yeterlilikleri, hoşgörü yeterlilikleri, manevi danışmanlık rehberlik süreci
yeterlilikleri, eğitsel yeterlilikler ve kişilik yeterlilikleri girmektedir.
Hastanelerde manevi danışmanların daha iyi
çalışabilmeleri için, profesyonellik alanında daha çok çaba harcamaları, bunlara
ilave olarak da, iman konularına ve buna benzer yaşamla ilgili konulara hâkim
olmaları gerekmektedir, zira bu konularda gelebilecek sorulara cevap vermekte
sıkıntı yaşamamaları gerekmektedir. Toplum içerisinde dini kuralların insanlar
üzerindeki etkilerinin bilinmesinde fayda vardır. Dolayısıyla farklı metot
alanları üzerinde bilgi sahibi olmak, göreve yatkın olmak gerekir.
Aynı zamanda kendi gelenek, örf ve adetlerini
bilmeleri, her zaman hasta ve yakınları ile hastalık sürecinde irtibatta
kalmaları, düzenli olarak hastaların ziyaret edilmesi, gizlilik esasına
uyulması ya da hastayla yapmış olduğu bilgileri diğer kişilere aktarmaması,
diğer bakıcı ya da manevi rehberlerle koordinasyon sağlaması, gerektiğinde de
bazı projelere katılması ve o alanda çalışma bölgelerinde projeler yapması
manevi danışmanlardan beklenmektedir.
Rehber olarak görev alanında hastalara, kuruma ve
mesleğine saygılı olunmalı, diğer ifadeyle insan onurunu korumak ve insan
haklarına uymak, doğruluk ve dürüstlük, şeffaflık, farklı inanç ve dünyevi
görüşlere saygı duymak, hastalara ve kuruma ve mesleğine saygılı olmak görevin
temel gereksinimleridir. Dini değerlere karşı olumlu tutum geliştirmesi, Manevi
Rehberlik-Danışmanlık yapma amacını bilmesi, manevi danışmanlık rehberlik
mesleğini severek yapması, bu hizmeti sunmaya istekli olması, mesleğinde
insanlara ne kadar ve nereye kadar yardımcı olabileceğini bilmesi, sorunları
çözebilme yeteneğine sahip olması da gerekmektedir. Empati kurabilmesi, kriz
yönetebilme tecrübesine sahip olabilmeli, grup çalışmalarında tecrübeli olması,
bu alanda kendini geliştirmelidir. Denetlenebilir, öz eleştiriye açık
olabilmeli, bunun yanı sıra yönetici kimliğine ve didaktik yeteneklere sahip
olunabilmelidir. (Özalp 2018: 85-86)
Müslüman Hastaların Manevi Rehberlerden Beklentileri
Viyana’da
yapılan bir saha araştırmasında Müslüman hastaların manevi rehberlerden
beklentileri sorulmuş. Cevap olarak en fazla şu beklentiler öne çıkmaktadır
(a.g.e. 88):
1.
İyi bir dinleyici olmalı,
2.
Güvenilir olmalı,
3.
Merhamet, yardımsever ve şefkatli olmalı,
4.
Sabırlı olmalı, kriz esnasında çözüm bulmalı,
5.
Dini bilgisi olmalı,
6.
Teselli edici olmalı,
7.
Dua etmeli
8.
Din görevliliğinde yeterli olduğunu kanıtlamış
olmalı
9.
Din özgünlüğüne sahip olmalı
10.
İbadetleriyle örnek olmalı
11.
İyi bir insan özelliklerine sahip ve de cana
yakın olmalı
12.
İnsanlara ulaşma konusunda becerikli olmalı
13.
Güçlü bir manevi önder olmalı
14.
Bağlı bulunduğu din kurumunun beklentilerini
karşılamalı
Viyana AKH Hastanesinde yıllardır Manevi
Danışmanlık görevi yapan ve dernek başkan yardımcısı olan Muhsin hocayla yapılan
röportajdan alıntıdır:
“Hastaların en çok
beklentileri Kur’an-ı Kerim’den ayetler okumamız yönündedir. Allah’ın
isimlerini saydığımızda ya da okuduğumuzda memnun kaldıklarını
hissedebiliyorum. Bir de onları can kulağıyla dinlediğimizde, onların
sorularına teselli edici cevaplar verildiğinde ayrılırken memnun kaldıklarını
açık açık ifade ediyorlar. Mesela ben hastalara özellikle şunu belirtiyor ve
diyorum ki; Peygamber Efendimiz belirtiyor ki, bir İhlas Suresi, Kuran-ı
Kerim’in üçte biridir, İhlas-ı Şerifi üç sefer okuyunca Kur’an-ı Kerim’i hatmetmiş
gibi sevap yazılır. Bu anlamda siz hem kendiniz okuyun hem de bizlere de okuyun
diyorum ve diğer sureleri de anlatmaya çalışıyorum. Mesela kim Felak ya da Nas
suresini sabah okursa Allah yüzlerce meleği onu korumak ve affı için dua etmek
üzere görevlendirir, akşam okursa sabaha kadar, sabah okursa akşama kadar ve
kim üç defa Felak, Nas okursa ve üç defa da ihlas okursa Allah o kişiyi korur,
bu surelerin adı muvaziteyn yani koruma sureleridir. Koruyucu şeklinde ifadede
bulununca hastalar memnun oluyorlar ve bunu bilmeyenler hem bir şey öğrenmiş
oluyorlar ya da bilenler ise hatırlamış oluyorlar. Dolayısıyla böyle olunca
güzel bir iletişimde sağlanmış oluyor. Buradan da açıkça şunu söyleyebilirim;
bazen hastaların yüz ifadesinden bizlerden böyle güzel sözler duymak
istediklerini hissedebiliyor, bazen de bunu sözlü ifade ediyorlar. Böylelikle
hem hastaya dua ediyoruz hem de onlardan dua alıyoruz. Ziyaret zaten hem
Allah’ın emridir hem de Peygamber Efendimizin emridir. Hastaları ziyaret
etmekle insan hayatın kadrini kıymetini bilmiş oluyoruz. Hastaları da şu
sözlerle teselli etmeye çalışıyoruz: Mesela hastalar arasında öyle kişiler var ki,
onların başında ağlayanlar onlar dan önce öldüler, hastalar ise kalktılar
dirildiler. Allah’tan ümit kesilmez, Allah istedi mi her şeyi kaldırır hayat
verir sanki yeni bir hayat gibi başlatır. Bu tür sözlerle hastaları memnun
etmeye çalışıyoruz. Özellikle hasta olanlar musibete düşmüş olan insanlar
gerçekten bir teselli bekliyorlar. Bu teselliyi belki yakınlarından da görüyorlar
ama hiç tanımadıkları insanlar tarafından ziyaret edilince kendilerinin
unutulmadığını, Müslümanların duasının kendi dualarıyla beraber olduğunu
bilince, özellikle kendi memleketlerinin dışında da böyle güzel muamele ile
karşılaştıklarında memnuniyetleri daha fazla artıyor, kaldı ki birde hastalara
hastanede ne gibi hakları olduklarını ve bu hakları nasıl ve ne zaman
kullanabileceklerini anlattığımız zaman gerçekten oldukça memnun kalıyorlar.
Çünkü hastaların genelde bizlerden bu konularda da yardım beklediklerine bizzat
şahit oldum. Hasta ve doktor arasındaki ilişkide yaşanan bazı sıkıntılar ve
gerilimler biz manevi bakım uzmanlarıyla paylaşıldığı vakit rahatlıkla giderilebilmektedir.
Bazı zamanlar etnik, kültür, dil farklılığı ve azınlık psikolojisinden
kaynaklanan sorunlarla karşılaşıyoruz ve bunları çözmek için gayret
gösteriyoruz.” (a.g.e. 89-90)
Sonuç
Avusturya’da
Müslümanlara yönelik Manevi Rehberlik Hizmetleri Avusturya İslam Cemaati’nin ana
görevlerinden bir tanesini oluşturmaktadır. Bu hizmet için “Avusturya
Hastanelerinde Müslümanlara Manevi Danışmalık Hizmeti Derneği” kurularak,
yönetim oluşturulup göreve getirilmiştir. 2017 yılında yeni bir yönetim görevi
devr alarak ciddi adımlar atmaya başlamıştır. Eğitim seferberliği ilan
edilerek, 50’ye yakın manevi rehber, üniversitede eğitilerek göreve
getirilmiştir. Halı hazırda halen manevi rehberlik eğitim gören 65’e yakın kişi
mezun olur olmaz Avusturya’nın çeşitli yerlerindeki hastanelerde istihdam
edilecektir. Rehberler çok istekli olmalarına rağmen bu görevi fahri yapmak
durumda kaldıkları için, zira Avusturya devleti manevi rehberlere bütçe
ayırmıyor ve bu alan dini cemaatlerin diyor. Avusturya İslam Cemaati’nin de
yeterli bütçesi olmadığından, manevi rehberler hastanelerde sadece hafta da
birkaç saat ziyaret de bulunabiliyorlar. Daha profesyonel çalışmak için
muhakkak bir bütçe oluşturulmalı, çünkü Avusturya ve Avrupa’da Müslüman
toplumun sayısı gün geçtikçe artmakta, dolayısıyla manevi rehber ihtiyacı da
çoğalmaktadır.
Kaynakça
Başsert. P. N. (2018). Die Bedeutung der islamischen Spitalseelsorge im
islamischen Religionsunterricht am Beispiel des AKH im Hinblick auf
schwerkranke Patienten (Bachelor Thesis). Wien: Kirchlich Pädagogische Hochschule Wien/Krems.
Breitenseher, D. (2009). Probleme im Krankenhaus- und Pflegealltag mit
islamischen Patienten (Diplom Thesis). Wien: Universität Wien.
Grobner, C. (2009). Sterben im Krankenhaus – Transkulturelle Pflege bei
sterbenden muslimischen PatientInnen (Diplom Thesis). Wien: Universität Wien.
Heine, S., & Lohlker, R., & Potz, R. (2012). Muslime in
Österreich – Geschichte / Lebenswelt / Religion – Grundlagen für den Dialog.
Innsbruck: Tyrolia-Verlag
Özalp, A. (2018). Avusturya Hastanelerinde Müslüman Hastalara Sunulan
Manevi Rehberlik Hizmetleri - Viyana ve Aşağı Avusturya Bölgesi (Yüksek Lisans
Tezi). Viyana: Avrupa İslam Üniversitesi.
Uzuner, H. (2016). Islamische Seelsorge – Neue Herausforderung In Einer
Multikulturellen Gesellschaft, “Eine Qualitative Studie Zu Den Erwartungen von Muslimen
Türkischer Herkunft An die Islamische Kranken-Seelsorge in Wien” (Master
Thesis). Wien: Universität Wien
* Bu bildiri 23.11.2018 tarihinde Istanbul'da düzenlenen II. Uluslararası Manevi Danışmanlık Ve Rehberlik Kongresi'nde sunulmuştur.
Avusturya Hastanelerinde Manevi Rehberlik hakkindaki Videomuzu izleyin!
* Bu bildiri 23.11.2018 tarihinde Istanbul'da düzenlenen II. Uluslararası Manevi Danışmanlık Ve Rehberlik Kongresi'nde sunulmuştur.
Avusturya Hastanelerinde Manevi Rehberlik hakkindaki Videomuzu izleyin!
Kommentare
Kommentar veröffentlichen