Klasik “Ölüm ve Ötesi” Eserleri



İslam tarihinde “Ölüm ve Ötesi” konulu kapsamlı eserler İmam Gazâlî ile başlangıç bulmuştur. Bu tür eserler daha çok Hadis kaynaklı olup insanın kaderi olan ölümü, kabir hayatını ve ahiret hayatını dini boyutta incelemektedir.

Eserler yazarların yorumları ve kullandıkları kaynaklarla donatılmıştır. Gazâlî bu konuyu müstakil bir eserle değilde, “İhya-u Ulumi'd-Din” isimli eserinin son cildinin “Kitab zikr el-mevt ve ma ba’deha” bölümünde geniş bir şekilde işlemektedir. Gerçi Gazâlî hayatının son dönemlerinde daha çok tasavvufa yöneldiğinden dolayı ölüm konusu tüm eserinde eksik olmuyor.

Gazâlî ile başlayan “Ölüm ve Ötesi” konulu kapsamlı eserler 5 yüzyıl daha çeşitli alimler tarafından kaleme alınmıştır.

Bu alimleri şöyle sıralayabiliriz: İbn’ul-Haris, Kurtubî, İbn-i Receb ve Suyûtî.

Thomas Bauer makalesinde bu alimlerin eserlerini incelemiş ve kullanılan değişik ağırlıklıları şu şekilde tespit etmiş (Bauer, s. 424):

 

Gazâlî
(11. yy)

İbn’ul-Haris (12. yy)

Kurtubî

(13. yy)

İbn-i Receb (14. yy)

Suyûtî

(15. yy)

Hadisler

17%

16%

40%

39%

42%

Başka haber kaynakları

54%

44%

18%

38%

40%

Yorum

28%

25%

36%

17%

18%

Şiir

1%

15%

6%

5%

> 1%

Gazâlî’nin eserinde göze ilk çarpan çok fazla hadis değil de daha çok sahabe, selefi-salihin, evliyalardan ve İsrailiyattan alıntı yapmış olmasıdır. Eserdeki diğer ağırlık ise kendi yorumlarıdır, bu yorumlarda fıkhı bilgilerle birlikte nasihat ve uyarılar mevcuttur.  

İbn’ul-Haris “Kitab el-‘akibe” isimli eseriyle ilk defa ölüm ve ötesi konulu müstakil bir eser telif etmiştir. Bu eserin temel karakteristik yapısı şiirlerden ve vaazlardan oluşmasıdır. Ölüm ve ötesi konulu eserler arasında en çok şiir bu kitapta mevcuttur. Gazâlî’nin İhya’sını ana kaynağı yapan yazar, maalesef hak ettiği ünü yakalıyamamıştır.

Gazâlî ölümü daha çok bir uyarı konusu olarak işlemiş, İbn’ul-Haris ise ölüm istemenin yasak olduğunu, fakat ona iyi hazırlanmak gerektiğini dile getirmiş.

Kurtubî tam bir yüzyıl sonra “Tezkire fi ehval el-mevte ve umur’ul ‘akibe” isimli bir eser ortaya koydu. Bu eserin tesiri ve tanınmışlığı bizim zamanımıza kadar uzanmaktadır. İbn’ul Haris’in kitabının üç dört misli kapsamlı olan bu eserde ölümden sonra ahiret hayatı da detaylı bir şekilde işlenmektedir. Kurtubî ise eserinde haberlere, İsrailiyata ve şiire pek yer vermemiş daha ziyade hadis ağırlıklı çalışmıştır. Yani Tezkire’nin ana karakteri hadis ve yorum ağırlıklı olmasıdır. Gazâlî deki gibi uyarılara fazla rastlanılmamaktadır. Hadislere de çok fazla açıklamalar getirmemektedir. Kurtubî her bir bölümün sonunda kullandığı hadislerdeki kelimeleri dil bakımından detaylı incelemektedir, hatta hadisleri tetkik ettiğine bile şahit olunabilir, o yüzden çok kaliteli ilmi bir çalışma olarak nitelendirebilir. Kurtubî’nin Tezkire’deki kullandığı yöntem tefsir çalışmasında da karşımıza gelmektedir.

İbn-i Receb meşhur bir Hanbeli alimdir. “Kitab ehval’ul kubur ve evahl ehliha ile’n-nuşur” isimli eserinde sırf ölüm konusunu işlemektedir. Ahiret hayatı ile ilgili müstakil bir başka çalışması daha vardır. “Ehval’ul kubur” kitabında okuyucusunu sıkmamak için zaman zaman kafiyeli şiirlere başvuran yazar pek ölümle alakalı nasihatlere ve uyarılara yer vermemektedir. Bunun yerine hadis tetkikini fevkalade yapmaktadır. Hadisler teker teker sened ve sıhhatı bakımından araştırarak verilmektedir. Sanki kitabı bir hadis eseri olmuş gibi hissedilmektedir. Kurtubî pek selefi salihin ve sahabeden rivayetlere yer vermemişti, İbn-i Receb hadislerin yanında bu haberlere de önem atfeder ve eserinde eksik etmez, dolayısıyla kendi yorumunu fazla öne çıkarmaz.

Yine bir asır sonra şafîi olan Suyûtî’den çok kapsamlı bir eser meydana gelir. “Şerh es-sudur fi şerh hel’il-mevte ve’l-kubur” isimli kitabında kendisinden önceki alim gibi sırf ölüm konusunu ele alır, ardından da “el-budur es-safire fi umuru’l ahire” isimle ahiret hayatını irdeleyen kitabını okuyucusuyla buluşturur. Bu iki eseri Kurtubî’nin Tezkire’sinden daha hacimlidir. Aynı İbn-i Receb’de olduğu gibi Suyûtî’de eserinde pek yoruma yer vermez, çünkü o klasik bir Hadis alimidir. Şiirlerle arası olmayan yazar çok fazla anlatılarla, çeşitli kaynaklardan olan haberlerle ve rüya anlatımlarıyla kitabını süsler.

Beş asırlık bu kapsamlı çalışmaları bizlerle buluşturan bu alimlerden sonra, ölüm ve ötesi konuları, bir daha bu şekilde genişce işlenmemiş. Çeşitli olaylar, hastalıklar ve salgınlar gören Müslüman topluluklar, ölümle bu denli karşı karşıya gelmelerinden dolayı, ölüm risaleleri kaleme alınmış, özellikle küçük çocukların ölümünden sonra velileri telkin etmek için bu tür çalışmalara ihtiyaç duyulmuş.

     

Kaynak: Thomas Bauer (2002), Islamische Totenbücher. Entwicklung einer Textgattung im Schatten Al-Gazâlîs, in Studies in Arabic and Islam. S. 421-436. Leuven: Uitgeverij Peeters

Kommentare